Baz Akım Nedir? Gücün Derin Damarlarında Bir Siyaset Bilimi İncelemesi
Bir Siyaset Bilimcinin Gözünden: Güç, Düzen ve Görünmeyen Akımlar
Bir siyaset bilimci olarak, iktidarın yalnızca yüzeydeki çatışmalarla değil, aynı zamanda görünmeyen akıntılarla da şekillendiğini düşünürüm. Baz akım kavramı, hidrolojide yüzeyin altından, toprağın derinliklerinde akan ve nehirleri besleyen su hareketini ifade eder. Siyaset bilimi açısından ise “baz akım”, toplumsal sistemin derinliklerinde, görünmez biçimde işleyen güç ilişkilerini, ideolojik eğilimleri ve vatandaşlık pratiklerini tanımlamak için güçlü bir metafordur.
Görünür iktidarlar, seçimler ve yasalar bir toplumun yüzeyini temsil eder; oysa baz akım, bu yüzeyin altında süregelen sessiz ama kalıcı etkileri anlatır. Devletin politikası değişebilir, hükümetler gelip geçebilir; fakat baz akım — yani kurumsal alışkanlıklar, toplumsal inançlar ve tarihsel refleksler — aynı yönde akmaya devam eder.
İktidarın Derin Katmanları: Görünmeyen Devletin Akışı
Baz akım siyasal düzlemde, gücün yalnızca yasama ve yürütme alanlarında değil, aynı zamanda sembolik ve kültürel alanlarda nasıl üretildiğini gösterir. Bir toplumun “görünür yönetimi” demokrasi olabilir; ancak baz akım, bürokrasinin, ordunun, sermayenin ve medyanın oluşturduğu derin güç damarlarıyla işler.
Michel Foucault’nun “iktidar her yerdedir” ifadesi, baz akımın siyasal karşılığı gibidir. Güç, sadece baskı yoluyla değil, bilgi, dil ve normlar aracılığıyla da akar. Bu akış, çoğu zaman fark edilmez; ama toplumun davranışlarını yönlendirir. Seçim sonuçlarını belirleyen şey yalnızca propaganda değil, baz akımın yıllar içinde şekillendirdiği kolektif bilinçtir.
Bu noktada şu soru belirir: Gerçek iktidar, seçim sandığında mı, yoksa kurumların damarlarında mı bulunur?
Kurumlar ve İdeoloji: Suyun Yatağını Çizen Yapılar
Kurumlar, tıpkı bir nehrin yatağı gibi, baz akımın yönünü belirler. Yasalar, eğitim sistemi, medya ve ekonomi politikaları, bu akışın biçimini şekillendirir. İdeoloji ise bu kurumlara yön veren görünmez haritadır.
Her ideoloji, kendi baz akımını yaratır: liberalizm bireysel özgürlükleri, muhafazakârlık toplumsal düzeni, sosyalizm ise eşitliği merkeze alır. Ancak hangi ideoloji baskın olursa olsun, baz akımın doğası hep aynı kalır — toplumu istikrarda tutmak, değişimi kontrollü biçimde yönetmek. Bu yüzden radikal dönüşümler bile çoğu zaman yüzeyde kalır; alttaki akım yönünü kolay kolay değiştirmez.
Kurumların kalıcılığı, baz akımın gücüdür. Devrimler bile, bir süre sonra yeni bir “baz akım” yaratır. Çünkü hiçbir toplum tamamen yüzeyde yaşayamaz; her düzen, bir derinliğe muhtaçtır.
Vatandaşlık ve Cinsiyet Perspektifi: Akımın İki Yönü
Baz akımın cinsiyet temelli dinamikleri, siyaset biliminin en ihmal edilmiş alanlarından biridir. Erkeklerin stratejik, güç odaklı bakış açısı, genellikle bu akımı yönetme, yönlendirme veya kontrol etme çabasıyla ilgilidir. Devlet yönetiminde, askerî stratejilerde veya ekonomik karar mekanizmalarında erkek egemen rasyonalite baskındır. Bu rasyonalite, baz akımın yapısal yüzünü temsil eder.
Kadınların demokratik katılım ve toplumsal etkileşim odaklı yaklaşımları ise baz akımın ilişkisel yönünü besler. Kadınlar, sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler ve dayanışma ağları aracılığıyla bu görünmez akışı daha kapsayıcı, insani ve yatay bir düzleme taşır.
Bir anlamda erkek akışı “yönlendirmeye”, kadın akışı ise “paylaştırmaya” odaklanır. Bu iki eğilim birleştiğinde, demokratik derinlik oluşur. Ayrıldığında ise yüzey ve derinlik kopar; toplum, ya sert bir güç yapısına ya da dağınık bir kimlik arayışına sürüklenir.
Modern Devletin Baz Akımı: Sessiz Bir Süreklilik
Modern devletler, yüzeyde reformlar, yasalar ve lider değişimleriyle dinamiktir; fakat baz akım düzeyinde son derece istikrarlıdır. Güç ilişkileri, bürokratik dil, medya alışkanlıkları ve vatandaşlık anlayışı kuşaklar boyunca benzer kalır.
Örneğin, demokratik ülkelerde bile iktidarın dili çoğu zaman paternalisttir — yani “vatandaşa neyin iyi olduğunu bilen” bir otorite tonuna sahiptir. Bu, yüzeyde özgürlük söylemi olsa da, derinde yönlendirici bir baz akımın devam ettiğini gösterir.
Vatandaşlık burada pasif bir hak olmaktan çıkar, aktif bir bilinç haline gelmelidir. Çünkü baz akımın yönünü değiştirmek, yalnızca seçimle değil, kolektif farkındalıkla mümkündür.
Okuyucuya Provokatif Bir Soru
Toplumsal düzenin görünmeyen damarlarını düşündüğümüzde, şu soruyla karşılaşırız: Gerçek değişim, yüzeydeki dalgalarda mı yatar, yoksa baz akımın yönünü değiştirebilen derin cesarette mi?
Belki de artık sormamız gereken budur: Toplumları kim yönetir — iktidar sahipleri mi, yoksa görünmez akıntılar mı?